Ali Gül
Hukuk Bürosu

Boykot Çağrılarının Hukuki Niteliği

15.04.2025

I. Giriş

Bireylerin kamuoyunu etkileme güçleri sosyal medyanın yaygınlaşmasına da paralel olarak günden güne artmaktadır. Bireylerin haksızlık veya adaletsizliğe maruz kaldıkları, hoşnutsuzluk ve memnuniyetsizlik yaşadıkları konularla ilgili olarak doğrudan gündem yaratma ve belirleme gücüne sahip olmaları oldukça büyük bir gelişme olarak yorumlanmalıdır. Aynı zamanda birer tüketici veya kullanıcı niteliğindeki bu kişiler, mal veya hizmet edindikleri işletmeler aleyhine de olumlu veya olumsuz birçok yorum yapabilmektedirler. Bu yazıda boykot çağrıları, TTK’nın 54. maddesinde yer alan haksız rekabet hükümleri çerçevesinde incelenecektir.

II. Boykot

Boykot, ticari yaşamda birtakım kişiler veya ticari işletmelerle iş yapmamaya veya onlarla ekonomik ilişkilerden organize bir şekilde kaçınmaya yönelik davranışlar olarak tanımlanabilir. Boykot çağrıları rakip ticari işletmeler veya kuruluşlar tarafından yapılabileceği gibi tüketiciler/müşterilerce de yapılabilmektedir.

Boykot kararı alan bir ya da birden çok kişinin temel hareket noktası, hedeflerindeki kişi ya da kişilerin kınanabilir veya zararlı bir davranışta bulunması ya da beklenen bir davranışı yerine getirmemeleri sebebiyle cezalandırılmayı hak ettikleri düşüncesidir. Boykot çağrılarının birçok farklı sebebi olabilmektedir. İlgili ticari işletmenin sağladığı mal veya hizmetlere yönelik eleştirilerden kaynaklı boykotlar dışında, ticari işletmelerin siyasal iktidar ile kurdukları ilişki, sosyal sebepler veya savaş hali boykot çağrılarının nedeni olabilmektedir. Boykot çağrısında bulunanların gerekçeleri gerçekten haklı ve doğru olabileceği gibi kötü niyetli de olabilmektedir. Makul olmayan sebepler ile kötü niyetli olarak yapılan boykot çağrıları ilgili ticari işletme üzerinde geri döndürülemez zararlara yol açmakta, bir adli veya idari makamın uygulayacağı yaptırımdan çok daha ağır sonuçları yaşamalarına sebep olabilmektedir. Tüm bu sebeplerle boykot çağrılarının haksız rekabet teşkil edip etmeyeceği önem kazanmaktadır.

III. Haksız Rekabet

TTK’nın 54. maddesine göre rakipler arasındaki veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kurallarına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. Aynı şekilde 55. maddede dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ve ticari uygulamalardan örnekler verilmiştir. Bunların başlıcaları; dürüstlük kurallarına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri, başkalarını yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötüleme, kendi ticari faaliyetleri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı beyanlarda bulunmak olarak sayılabilir. Bu davranışların haksız rekabet olarak kabul edilebilmesi için tarafların rakip olmalarına gerek olmadığını belirtmek gereklidir.

Ticari sahaya yansımadıkça, şahsi beyanlar ile davranışlar haksız rekabet oluşturmamaktadır. Örneğin bir tüketicinin kendi arkadaş çevresi içerisinde bir ticari işletmenin ürünlerini kötülemesi ve bu ürünleri kesinlikle almamalarını söylemesi haksız rekabet hükümlerinin uygulama alanına dahil olmazlar. Ancak bu davranış ve beyanların organize bir boykot hareketini teşvik etmesi durumunda, olayı haksız rekabet açısından incelemek gerekli olacaktır.

IV. Haksız Rekabet Açısından Boykot

Bir ticari işletmenin kendisine veya ürünlerine yönelik olarak yapılan boykot çağrılarını, haksız rekabet teşkil eden davranış ve uygulamalardan biri olan “kötüleme” başlığı altında incelemek uygun olacaktır. Bunun nedeni boykot çağrılarında ilgili ticari işletme veya ürününün “kötü, yanlış, eksik” yaptığı şeylerin bulunduğunun ifade edilmesidir. Bu ifadelerin haksız rekabet oluşturup oluşturmadığını belli ölçütlere göre belirlemek gereklidir. Buna göre boykot gerekçesinin haksız yere kötüleme amacı taşıması, boykot gerekçesi ile ortaya çıkan sonuçların orantısız olması, boykot çağrısı yapan kişilerin yöntemlerinin hukuka ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olması halinde haksız rekabetten söz edilebilecektir.  Bu kapsamda hiçbir somut gerçekliğe dayanmayan, uydurma ya da gereksiz yere incitici iddia veya eylemler haksız rekabet olarak değerlendirilebilecektir. Örneğin; Greenpeace’in, Shell ürünlerini boykota çağırırken, Shell’in Atlantik’te bulunan petrol platformunda 5500 ton zehirli petrol atığının bulunduğunu söyleyerek şirketi büyük bir çevre katliamcısı olarak nitelendirmesine rağmen, gerçekte rakamın 130 ton olması ilgili davranışın haksız rekabet olarak nitelendirilmesine sebep olabilir.

Boykot çağrılarının gerekçesinin objektif olarak doğru olması halinde haksız rekabetin varlığı hakkında dikkatli bir inceleme yapılmalıdır. Tüketicileri bozuk ve kötü ürünlerden korumak, adalet sisteminin işlerlik kazanmasını istemek, çocukların çalıştırılmasını önlemek gibi toplumsal amaçlara hizmet eden boykot çağrıları hukuka uygun kabul edilmelidir. Örneğin dünyanın en önemli şirketlerinden biri olan Nestle, çocuk işçi çalıştırmakla itham edilerek sıklıkla boykot çağrılarının hedefi olmaktadır. Belli bir süre sonra Nestle de Fildişi Sahilleri’nden kakao tedarik eden hiçbir şirketin tedarik zincirlerindeki tarlalarda çocuk işçilerin çalışmadığını garanti edemeyeceğini söyleyerek bu durumu kabullenmiştir. Dolayısıyla ilgili boykot çağrılarının gerekçesi doğru olduğu için haksız rekabet olarak nitelendirilmesi olanaklı değildir.

Ensar Vakfı ve Turkcell’e yönelik “#BabaBeniE.ye Gönderme T. ile ilişkini bitir, tecavüzlere destek olma” ile “Pedofili destekçisi ve sansürcü Turkcell ile olan 16 yıllık sözleşmemi iptal ettirdim. #sansürTurkcellBoykot” ifadeleri nedeniyle bireylerin cezalandırılması Anayasa Mahkemesi tarafından hukuka aykırı bulunmuştur (B.N. 2017/20822; B.N. 2021/8967). Anayasa Mahkemesi, bu ifadelerin, sert ve rahatsız edici olsalar dahi olgusal bir temelden yoksun olmadığını kabul etmiştir.  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de temel olarak boykot davranışının ve boykot çağrılarının protesto yoluyla görüşlerin ifade edilmesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinin koruması kapsamında olduğunu belirtmektedir (Case of Baldassi & Others). Mahkeme özellikle toplumsal tartışmalarda bir siyasi/düşünsel ifade olarak ortaya çıkan boykot çağrılarının daha çok korunması gerektiğini belirtmektedir. AİHM’e göre buradaki sınır, boykot çağrılarının; şiddet, nefret veya ayrımcılık içermemesidir. Bu kapsamda AİHM, İsrail ürünlerinin boykot edilmesini talep eden bir grubun herhangi bir suç işlemediğine karar vermiştir. Görüleceği üzere bu konuda önemli olan, kişi ve kurumların boykot edilmesi ile boykotun amacının örtüşüp örtüşmediği hususudur. Bu dengenin kurulması, kullanılan ifadelerin sert veya rahatsız edici olmasından daha kritiktir.

V. Sonuç

  • Boykot çağrılarının haksız yere kötüleme amacı taşıması, yöntemlerin hukuka ve iyiniyet kurallarına aykırı olması ya da boykot gerekçesi ile sonucunun orantısız olması halinde haksız rekabet söz konusudur.
  • Haksız rekabetin söz konusu olabilmesi için boykot çağrılarının rakip ticari işletmeler tarafından yapılması şart değildir. Tüketici boykotları da haksız rekabet teşkil edebilir.
  • Toplumsal amaçlara hizmet eden ve iyiniyet kurallarına uygun yöntemlerle yapılan boykot çağrıları hukuka uygundur.

Kaynakça

Piyasa Ekonomisi Açısından Rekabet ve Haksız Rekabet Hukuku İlişkisi – Dr. Hasan Karakılıç

Tüzel Kişilerde Kişilik Hakkı ve Korunması – Dr. Doruk Gönen

Haksız Rekabet Açısından Boykot –  Dr. Kemal Şenocak

Haksız Rekabet Hukuku – Prof. Dr. Füsun Nomer